Narsistik kişilik bozukluğu nedir?
Kendine aşırı önem verme, beğenilmeye aşırı ihtiyaç duyma ve başkalarının hislerini anlayamama durumlarıyla özdeşleşmiş, uzun süreli anormal davranışların görüldüğü bir kişilik bozukluğudur.
Bu hastalıktan mustarip olan kişiler genellikle güç ya da başarıya ulaşma düşünceleriyle ya da dış görünüşleriyle çok uzun zaman harcarlar. Genellikle etraflarındaki insanlardan faydalanmaya çalışırlar. Bu tür davranışlar tipik olarak erken erişkinlikte başlar ve çeşitlenerek devam eder.
Tüm bu olumsuz davranışların altında genellikle hassas, kırılgan bir kişilik yatmaktadır ve bu benlik, en ufak bir eleştiriye karşı bile tahammülsüz ve çaresizdir. Narsistik kişilik bozukluğu hastaların hayatlarının birçok alanını etkiler; kişisel ilişkiler, iş hayatı, okul hayatı gibi.
Hastalar ihtiyaç duydukları ve hak ettiklerini düşündükleri ilgi ve alakayı elde edemediklerinde büyük bir mutsuzluk duyarlar. Ya da insanları küçük görerek sağlıksız ilişkilere sebebiyet verebilirler.
Bu hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Tanısı ise uzman bir sağlık personelinin hasta ile yaptığı görüşmelerle konur, uzmanlar hastaya sorular sorar. Bu durum, maniden ve madde bağımlılığından ayrılmalıdır.
Tedaviler üzerine yeterli çalışma yapılmamıştır. Genellikle terapi bu hastalarda çok sağlıklı sonuçlar vermez çünkü hastalar bir sorunları olduklarını kabul etmezler. Bu kişilik bozukluğunun insanların yalnızca yüzde birlik kesiminde görüldüğünü düşünülmektedir. Erkek kimselerden kadınlara oranla daha sık görülmektedir ve genellikle genç insanları etkiler.
Narsistik kişilik türü ilk olarak 1925 yılında Robert Waelder tarafından tanımlanmıştır ancak bu bozukluğun günümüzde kullanılan hali 1968 yılında kullanılmaya başlamıştır.
Narsistik kişilik bozukluğunun belirtileri nelerdir?
Narsistik kişilik bozukluğu yaşayan kişiler muhteşem olmakta ısrar etmeleriyle bilinirler. Bu kimseler genellikle kibirli, üstünlük duygusuna sahip ve güç arayışı içinde olurlar.
Narsistik kişilik bozukluğu, yüksek bir özgüvene sahip olmaktan farklı bir durumdur. Bu kişilik bozukluğuna sahip bireyler başkalarının hislerini ve isteklerini göz ardı etmek pahasına kendilerini her şeyden değerli görürler ve sosyal statüsü ya da başarılarına bakmaksızın kendilerine üstünmüş gibi davranılmasını beklerler.
Bu hastalıktan mustarip olan kimselerin kırılgan egoları olabilir, eleştiriye karşı toleranssız olabilirler ve başkalarını küçümsemeye, kendilerini üstün görmeye eğilimli olabilirler.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireylerde şu semptomların çoğu ya da tümü görülmektedir:
• Kendini muhteşem görme ve başkalarından kendisine üstünmüş gibi davranmalarını bekleme
• Güç, başarı, zeka, çekicilik vb. konularla ilgili fantezilere takılıp kalma
• Kendinin tek ve eşsiz olduğuna, üstün olduğuna ve üst düzey insanlarla kurumlara denk olduğuna inanma
• Başkalarından sürekli olarak ilgi ve alaka bekleme
• Başkalarından özel muamele ve itaat görme hakkının olduğuna inanma
• Kişisel çıkarlarına ulaşmak için başka insanları kullanma
• Başka insanların hislerini, isteklerini ya da ihtiyaçlarını anlamak için çaba göstermeme
• Başkalarını kıskanma ve başkalarının da aynı oranda kendisini kıskandıklarını düşünme
• Küstah ve kibirli davranışlar sergileme
Narsistik kişilik bozukluğu ergenlikte ya da genç erişkinlikte gelişmeye başlar. Kişinin bu duruma sahip olması için belirtilen semptomların açıkça görülmesi, keskin bir şekilde uygulanarak sürekli tekrarlanıyor olması gerekir ve bu davranışların kişinin günlük hayatını bozarak başkalarıyla olan ilişkilerini riske atması gerekir. Bu belirtiler kültürden kültüre değişiklik de gösterebilir.
Narsistik kişilik bozukluğunun nedenleri nelerdir?
Narsistik kişilik bozukluğuna tam olarak neyin yol açtığı bilinmemektedir. Ancak uzmanlar bu duruma çevresel, sosyal, genetik ve nörobiyolojik faktörlerin sebep olduğunu düşünmektedir.
1. Genetik faktörler
Narsistik kişilik bozukluğunun genetik olarak aktarıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Ailesinde bu durum gözlenen kişilerin bu bozukluğa sahip olma riskleri daha yüksektir. Ancak tam olarak hangi genlerin ya da gen etkileşimlerinin bir araya gelip bu duruma sebep olduğu tam olarak anlaşılmamıştır.
2. Çevresel ve sosyal faktörler
Çevresel ve sosyal faktörlerin de bu bozuklukta önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir. Bazı vakalarda narsistik kişilik bozukluğu durumunun bireyin ebeveynleriyle ilgili bir sorundan kaynaklanabildiği görülmüştür. Bu durumda çocuğun kendisi ve diğer insanlarla ile ilgili algısı etkilenmiştir.
Narsistik kişilik bozukluğunun tedavisi
Narsistik kişilik bozukluğu, akıl hastalığı tedavilerine başvurma oranının en az olduğu durumdur. Genellikle bu duruma sahip bireyler yalnızca hayatlarında sıkıntılar yaşadıklarında ya da majör depresif bozukluk, madde bağımlılığı, bipolar bozukluk ve yeme bozuklukları gibi bir başka durumdan mustarip olduklarında tedavi talep ederler.
Bazı durumlarda ise yakınları ya da aileleri tarafından tedavi olmaya teşvik edilirler. Bunun sebebi ise bu durumdan mustarip olan bireylerin kendilerine dair sezgilerinin zayıf olması ve kendilerine dair olumlu fikirleri olduğu için uygunsuz davranışlarının ve sorunlarının farkına varamamalarıdır.
Narsistik kişilik bozukluğunun tedavisinde genellikle psikoterapi yöntemi kullanılır. 1960’lı yıllarda Heinz Kohut ve Otto Kernberg, narsistik kişilik bozukluğu hastalığının tedavisinde psikanalitik psikoterapinin etkili olduğuna dair bazı bulgulara ulaşmıştır.
Günümüzde kullanılan tedavi yöntemleri genellikle transferans terapisi, bilişötesi terapi ve şema terapiyi kapsamaktadır. Davranış değiştirme stratejileri uzun bir süre boyunca narsistik kişilik bozukluğu hastalarının günlük ilişkilerinde empati kurabilme yeteneğini artırmak için uygulanmıştır.
Hastaların kendilerine özgü yeteneklerinin farkına vararak bu yetenekleri kendi çıkarları için değil de başkalarına yardım edebilmek için nasıl kullanabilecekleri gösterilmiş, böylece benmerkezciliklerini ve üstünlüklerini törpülemek amaçlanmıştır. Bu yöntem kişilerin kendileriyle ilgili algılarını değiştirmekten ziyade, başkalarıyla empati kurabilme becerilerini geliştirmek için uygulanmıştır.
Bir başka tedavi türü ise mizaç değişimidir. Psikanalitik psikoterapi bu davranışsal bozukluğun tedavisinde etkili olabilir ancak terapistler hastaların huylarını göz önünde bulundurmalı ve narsistik savunma sistemlerini etkisiz hale getirmeye çalışmalıdır. Öfke, sinir, dürtüsel davranma ve sabırsızlık bu yöntemle törpülenebilir.
Terapi her zaman işe yaramayabilir çünkü hastalar doktorların kendileri hakkındaki düşüncelerine aldırmayabilir ya da bu düşünceleri saldırgan bulabilir.
Grup terapileri de etkili bir tedavi biçimidir, zira bu terapide hastalar bir doktorun değil, akranlarının kendileri hakkındaki görüşlerini öğrenirler. Ancak grup terapileri kendileriyle çelişebilir çünkü hastalar bazı durumlarda “egoizm, sosyal izolasyon, geri çekilme ve sosyal açıdan sapkın davranışlar” sergileyebilirler.
Araştırmacılar esasen grup terapisinin narsistik kişilik bozukluğu hastalarında faydasız bir yöntem olduğunu düşünmektedir çünkü grup terapileri empati gerektirir ve bu hastalarda empati duygusu pek görülmez.
Buna karşın bazı araştırmalar grup terapilerinin narsistik kişilik bozukluğu hastalarına sınırları keşfetme, güven oluşturma, öz farkındalığı artırma ve eleştiriye açık olma özelliklerini kazandırarak etkili olduğunu da ortaya çıkarmıştır.
Narsistik kişilik bozukluğunun tedavisinde genellikle ilaç tedavisi uygulanmaz ancak eğer varsa hastalığın beraberinde getirdiği depresyon, anksiyete ya da dürtüsel davranma gibi semptomların tedavisinde ilaç kullanılabilir.
Düşüncelerinizi ve görüşleriniz bizlere bildirmek için yorum yapın.
İfadelerİfadeler